Birçok kişi uzun ve sağlıklı bir yaşam sürmek için diyet ve düzenli egzersizin ön planda olduğunu düşünür. Ancak, 100 yaşındaki iki kadının açıklamaları, bu geleneksel görüşü sorgulatacak türden. Hayatları boyunca çeşitli zorluklarla başa çıkan bu iki kadın, uzun yaşamlarının gizemini sıradan alışkanlıklar yerine insan ilişkilerine, mutluluğa ve pozitif bir yaşama bağlıyor. Peki, bu kadınlar hangi alışkanlıklar sayesinde bu kadar uzun ve sağlıklı bir yaşam sürdüler? Gelin, onların uzun yıllara dayanan deneyimlerini daha yakından inceleyelim.
İlk olarak, bu kadınlardan biri olan Anne, sosyal bağların önemine vurgu yaptı. "Hayatım boyunca çevremde sevgi dolu insanlarla birliktelik kurdum. Arkadaşlarımla sık sık bir araya gelir, sohbet eder ve keyifli vakit geçirirdim," diyor. Sosyalleşmenin yalnızca ruh sağlığı için değil, fiziksel sağlığı da desteklediğini belirtiyor. Zira yapılan araştırmalara göre, sosyal ilişkilerin güçlü olduğu bireylerin stres seviyeleri daha düşük ve bağışıklık sistemleri daha kuvvetli oluyor.
Öte yandan, Betty ise insanlara sevgi ve saygıyla yaklaşmanın ve başkalarının mutluluğuna önem vermenin, kendi mutluluğunu artırdığını belirtiyor. "İnsanlara yardım etmek, onları mutlu görmek, benim için en büyük mutluluk kaynağı oldu," diye ekliyor. Uzmanlar, bu tür altrüistik davranışların beyin kimyasını olumlu yönde etkilediğini ve uzun yaşamın anahtarı olabileceğini ifade ediyor. Onların yaşamları boyunca geliştirdikleri bu ilişkiler, hem fiziksel hem de psikolojik sağlıklarını olumlu yönde etkiledi.
İkinci sırada dikkat çeken unsur ise mutluluk ve pozitif düşünce. Anne, her sabah güne teşekkür ederek başladığını ve gün boyunca olumlu düşünmeye odaklandığını belirtiyor. "Etrafımda olan her şeye minnettarım; bu hayatı yaşamak, sevdiklerimle olmak en büyük mutluluğum," diyor. Araştırmalar, düzenli olarak minnettarlık pratiği yapan kişilerin daha sağlıklı ve daha uzun yaşadığını gösteriyor. Bu kadınlar, hayatta kalmanın sadece fiziksel sağlığa bağlı olmadığını, zihinsel sağlığın da uzun yaşamda kritik bir rol oynadığını vurguluyor.
Betty’ye göre, pozitif bir yaşam felsefesi benimsemek, zor zamanlarda bile hayata karşı direnç göstermeyi sağlıyor. "Zor zamanlarımız oldu, ama her zaman umutlu kalmayı başardım. İnsan, düşüncelerinin esiri olmamalı," ifadelerini kullanıyor. Bazen hayat zorluklarla dolu olabilir, fakat bu kadınlar, her durumu bir fırsat olarak görmeyi başarmışlar. Uzmanlar, bu tür bir düşünce biçiminin stresle başa çıkmaya ve yaşam kalitesini artırmaya yardımcı olduğunu belirtiyor.
Yüz yaşına basan bu iki kadının hayat öyküsü, sağlıklı ve uzun bir yaşam için alışılmışın dışında kapıları aralıyor. Egzersiz ve diyet gibi geleneksel yöntemlerin yanında, sosyal bağlantılar kurmanın, insanlara sevgi ve saygıyla yaklaşmanın yanı sıra mutlu ve pozitif bir zihniyet geliştirmek de önemli unsurlar arasında. Belki de bu kadınların tavsiyeleri, sadece bir yaşam tarzı değil, aynı zamanda bu yaşam tarzının arkasındaki derin felsefeyi yansıtıyor.
Sonuç olarak, 100 yıllık yaşam tecrübeleriyle bu iki kadın, bazı sırların beslenme ve egzersizden çok daha derin olduğunu kanıtlıyor. Uzun yaşamın anahtarı, belki de insan ilişkilerine, mutluluğa ve olumlu bir bakış açısına sahip olmaktan geçiyor. Günlük yaşamınıza bu unsurları katmaya ne dersiniz? Belki de bir gün siz de 100 yaşını geçkin, sağlıkla dolu bir yaşam hikayesi anlatacak bir birey olabilirsiniz.