Ülkemiz birkez daha acı bir olaya tanıklık etti. 12 yaşındaki Eyüp, yaşadığı semtte bıçaklı bir saldırıya uğrayarak hayatını kaybetti. Bu trajik olay, genç yaşta canını kaybeden bir çocuğun hikayesinin ötesinde, toplumsal güvenlik, aile ilişkileri ve çocukların korunması gibi önemli konuları da gün yüzüne çıkarıyor. Peki, bu olay nasıl meydana geldi? Eyüp'ün yaşamı ve ölümü toplumda nasıl yankı buldu? Bu yazımızda tüm bu sorulara yanıt bulacağız.
Eyüp, daha dün gibi hayat dolu bir genç çocuktu. Okuldan arkadaşlarıyla oynayıp, sokakta koşmanın tadını çıkartan 12 yaşındaki Eyüp, ne yazık ki bir akşam üzeri saatlerinde korkunç bir olayla karşılaştı. Komşularının ifadelerine göre, Eyüp akşam saatlerinde dışarı çıkmış ve birkaç arkadaşıyla buluşmuştu. Olayın gerçekleştiği anlarda, plansız bir kavga yaşandı. Kavganın büyümesiyle birlikte, Eyüp kalabalığın içinde bir anda kendisini bıçaklı bir saldırının ortasında buldu.
Çevrede yaşanan arbede sırasında Eyüp, 5 yerinden bıçaklandı. Olayın hemen ardından çevredeki insanlar durumu yetkililere bildirdi. Ambulans, kısa sürede olay yerine geldi fakat ne yazık ki genç çocuk tüm müdahalelere rağmen kurtarılamadı. Bu noktada, Eyüp'ün hayatı boyunca sahip olduğu hayaller, eğitimine dair umutları ve aile bağları bir anda son bulmuş oldu.
Eyüp'ün ölümü yalnızca ailesi değil, tüm toplumu derinden sarstı. Olayın ardından sosyal medyada #EyüpİçinAdalet etiketi altında binlerce paylaşım yapıldı ve birçok kullanıcı bu trajik olayı kınadı. Ancak bu olayın arkasında yatan daha geniş bir soruna da dikkat çekilmesi gerekiyor: gençlerin güvenliği. Türkiye'de her yıl çocuk yaşta hayatlarını kaybeden gençler, ailelerin ve toplumun gözleri önünde artan bir tehdit unsuru haline geldi. 2022 yılında yapılan bir araştırma, çocuk cinayetlerinin %20 oranında arttığını gösteriyor. Bu tür olayların ardında yatan sebepler ise oldukça karmaşık ve derin.
Özellikle çocukların şiddet içeren durumlarla karşı karşıya kalması, aile içi şiddet, sosyal medya üzerinden etkileşimler ve kötü arkadaş grupları gibi etkenlerle doğrudan ilişkili. Bu trajik olay, yalnızca Eyüp’ün yaşamını değil, aynı zamanda benzer durumlarla karşılaşabilecek diğer çocukları da tehdit edebilecek bir zincirin parçası. Toplum olarak bu konuda ne kadar hassasiyet gösteriyoruz? Çocuklarımızı korumak ve güvenli bir gelecek sunabilmek adına neler yapmalıyız? İşte bu sorular, Eyüp’ün ardında bıraktığı derin izlerin bir sonucu olarak karşımıza çıkıyor.
Çocukların korunması için öncelikle ailelerin eğitim alması ve çocuklarına karşı duyarlı olmaları gerektiği unutulmamalıdır. Aileler, çocuklarına hayatın zorlukları hakkında bilgi vermeli ve onlara kendilerini nasıl koruyacakları konusunda rehberlik etmelidir. Aynı zamanda, okulların da çocuklara güvenli iletişim becerileri kazandıracak programlar geliştirmesi önem arz ediyor. Toplum olarak, çocuklarımızın geleceğini tehdit eden her türlü durumu engellemek adına bilinçlenmemiz, birlikte hareket etmemiz şart.
Eyüp'ün yaşadığı bu korkunç olay, sadece bir fail ile sınırlı kalmamalı. Unutulmaması gereken bir gerçek var: çocuklar, sadece ailelerinin değil, tüm bir toplumun geleceğidir. Onların hayatlarını güven içinde yaşayabilmeleri için gerekli önlemler alınmalı, yasalar daha etkili şekilde uygulanmalı ve toplumsal bilincimiz artırılmalıdır. Eyüp ve onun gibilerin hayatlarının bir daha kaybedilmemesi için mücadele etmek, bizlerin en büyük sorumluluğu olmalı.
Sonuç olarak Eyüp'ün hikayesi, sıradan bir cinayet vakası olmanın ötesinde, toplumsal, ailevi ve bireysel sorumlulukların sorgulanmasına kapı aralayan bir olay. Her birimizin gözden kaçırdığı, üzerinden geldiğimiz ama unuttuğumuz gençlerin güvenliği ve refahı, gelecek nesillerin gelişimi için hayati bir konudur. Eyüp ve onun gibilerin anısına, bu tür olayların bir daha yaşanmaması dileğiyle…