Tahran'da gerçekleştirilen son gelişmeler, İran'ın uluslararası arenada artan etkisi ve ABD ile olan gerilimlerinin yeni bir boyuta taşındığını gösteriyor. Özellikle, İran'ın sıkı bir şekilde hazırladığı füze programı ve olası misilleme senaryoları, dünya genelinde endişe yaratmakta. Bu noktada uzmanlar, İran’ın ABD’ye karşı nasıl bir yanıt verebileceğine dair üç farklı senaryo geliştiriyor. 2023 yılının henüz başında, iki ülke arasındaki gerginliğin daha da tırmanması olasılığı göz önünde bulundurulduğunda, bu senaryoların dikkate alınması kritik bir hal alıyor.
Bölgesel işbirliklerini artırarak ve müttefik ülkeleri yanında alarak, İran, ABD’ye karşı daha güçlü bir duruş sergileyebilir. Özellikle Hizbullah ve diğer Şii milis grupları ile gerçekleştireceği ortak askeri tatbikatlar, İran'ın füze kapasitesinin ve askeri kabiliyetinin yanı sıra, bölgesel etkisini artırabilir. Eğer Tahran, bu tür askeri işbirlikleri ile ABD’ye karşı birleşik bir güç oluşturabilirse, düşmanın stratejik hesaplarını bozabilir. Bu senaryonun uygulanması halinde, İsrail ve Suudi Arabistan gibi İran'a karşıt ülkeler arasında da bir panik durumu yaşanabilir. Özellikle Ortadoğu’daki istikrarsızlık, bu tür askeri birlikteliklerin artmasına yol açabilir ve ABD’nin elini kolunu bağlayabilir.
İkinci senaryo olarak, İran’ın doğrudan füze fırlatmalarına başvurması düşünülebilir. İran, mevcut füze ve drone kapasitesini kullanarak, ABD’nin Ortadoğu'daki üslerini hedef alabilir. Bunun yanı sıra, bölgedeki stratejik düşmanlarını da hedef almak isteyebilir. Bu tür bir saldırı, uluslararası kamuoyunda İran'ın cesaretini artıracağı gibi, ABD'nin askeri varlığını da sorgulattırabilir. Uzmanlar, böyle bir durumda ABD’nin karşılık vermesi halinde, savaşın daha geniş bir boyut kazanabileceğine dikkat çekiyor. Ayrıca, bu tür bir askeri eylem, dünya enerji piyasalarında ciddi dalgalanmalara neden olabilir. Özellikle, İran’ın petrol ithalatını kısıtlayarak, küresel mali krizlere yol açabileceği öngörülmektedir.
Son senaryo ise daha az askeri, daha çok siber alanı hedef alan bir karşılık olarak nitelendirilebilir. İran, son yıllarda siber savaşlar konusunda kendini geliştirdi. Bu nedenle, uluslararası arenada yankı uyandıracak siber saldırılar planlayarak, ABD’nin kritik altyapılarına zarar verebilir. Bu tür siber saldırılar, biri diğerine karşı verilecek intikam nitelikli eylemler olarak da düşünebilir. Ayrıca, İran, ABD’ye karşı uygulanan ekonomik yaptırımlara yönelik misillemeler yaparak, dünya üzerinde bir ekonomik kriz yaratmayı hedefleyebilir. Özellikle de Avrupa ülkeleri ile ilişkilere zarar verme potansiyeli, İran’ın elini oldukça güçlendirebilir. Eğer Tahran, bu tür saldırıları hızlı ve etkili bir şekilde gerçekleştirirse, hem ABD’nin hem de müttefiklerinin dikkatini çekerek daha geniş bir çatışma ortamı yaratabilir.
Sonuç olarak, İran’ın ABD’ye karşı alabileceği üç farklı senaryo, dünya genelinde büyük bir merak uyandırıyor. Tahran’ın füzelerini ve askeri bacaklarını güçlendirmiş olması, olası bir çatışmanın eşiğinde olduğumuzu gösteriyor. Bu noktada, uluslararası ilişkilerin dinamikleri ve güç dengeleri de göz önüne alındığında, gelişmelerin hem bölgesel hem de küresel boyutta önemli sonuçlara yol açabileceği aşikardır. Her ne kadar gerginliklerin artması tehlikeli olsa da, mevcut soğuk savaşın sürmesi halinde, dünya üzerinde farklı stratejik denklemler ve yeni varsayımlar ortaya çıkacaktır.